27 Ağustos 2013 Salı

ARKETİPLER

Platon, idealar kuramında kavramlar için ortak şablonları anlatır. Örneğin “kedi” sözcüğü sadece bir kediyi değil, tüm kedileri kapsar; Platon’a göre zaman ve yerden bağımsız ideal bir “kedi” gerçeği olmakta birlikte, diğer tüm kediler bu ideanın bir görüntüsü olarak değerlendirilir. Ebedi kedi şablonu örneği, “adalet” veya ”güzellik” gibi soyut kavramlara da uyarlanabilir. Güzellikten bahsettiğimizde, cümlemizin nesnesi farklı da olsa “güzel bir tablo”,” güzel bir çiçek” ya da “ güzel bir kız”, hepsinin ortak yönü “güzellik” ideası olacaktır.
İdea kuramına, Platon sonrasında farklı dönemlerde farklı filozoflar göndermeler yapmış olsalar da, yirminci yüzyılda ortak bir genetik hafıza yaklaşımı “arketip” olarak tanımlayan İşviçre’li psikolog Carl Gustav Jung olmuştur. Jung’un önceleri birlikte çalıştığı Freud’dan ayıran noktalardan biri de, onun biricik bireysel bilinçaltımızın yanı sıra evrensel ortak bilinçaltını da paylaştığımıza inanmasıydı. Böylelikle geçmişten günümüze belli alışkanlıklar ve devamında kültürler oluşabilmekteydi. Jung, bu ortak genetik hafıza kalıplarını arketip olarak tanımlarken, kendi ruhumuzun bir parçası olduklarında tamamen kişiselleşebileceklerini de ifade etmiştir. Anarşist, Aşık, Avare, Bilge, Büyücü, Elçi, Hizmetçi, İzci, Öğrenci, Sanatçı, Savaşçı, Yargıç, Zorba gibi arketiplerin kelime anlamları bize göre olumlu ya da olumsuz çağrışımlar yapsa da, özünde tarafsız bir enerjilerini olduğunu bilmek önem taşımaktadır. Çünkü, Jung’a göre eğer arketiplerimizi keşfedebilirsek ve yaşamımıza taşıyabilirsek, bireysel seçimlerimizi ve değerlerimizi daha farkındalıkla yaşayabiliriz.
Dört Ortak Arketip:
Yüzden fazla arketip tanımlanmış olmasına rağmen, Jung’a göre hepimiz dört arketipi paylaşmaktayız. Çocuk, Kurban, Fahişe ve Sabotajcı… Caroline Myss’in Sacred Contacts (Kutsal Sözleşmeler) kitabında dört ortak arketip başlığını okuduğumda ilk tepkim, sanırım diğer okuyucuların ilk tepkilerinden çok farklı olmadı. Arketiplere neden bu kadar sevimli olmaktan uzak isimler vermişti ki Jung? Çocuk kabul edilebilir bir arketip olabilirdi, ancak Kurban, Fahişe ve Sabotajcı’nın ilk bakışta çok da kabul edilebilir halleri yoktu. Ancak biraz daha Jung çalışınca ve Caroline Myss’in yorumlarını okuyunca arketipleri, tarafsız enerjileri olan ve sahip olduğumuz değerleri uyandıran koruyucular olarak görebilmeye başladım.

İlk olarak Jung’un arketip tanımlarını gölgeleriyle birlikte anlamak için odaklandım. Daha sonra da bu bilgiden yola çıkarak, biraz da keyif almak için kendime yazının başlık sorusunu sordum: 
“Eğer Jung bu bilgiyi kullanarak, bugün koçluk yapsaydı, değerleri keşfetmek ya da değerlere ilişkin bir deneyim yaratmak adına hangi soruları sorardı?”

Çocuk:
Çocuk arketipi, yaşımız kaç olursa olsun, mucizeleri bekleyen, neşeli, masum ve biraz da kırılgan yanımızı temsil etmektedir. Yetişkin olmanın sırtımıza yüklediği sorumluluklardan kaçmak, ya da daha arada okulu kırmak tadında kaçamak yapmak bu arketip cümlelerinden sayılabilir. Jung eğer bugün bir koç olsaydı ve bu arketipi olumlu bir açık uçlu soruya dönüştürseydi, nasıl bir soru ortaya çıkardı?

Olası birkaç soru örneği:

Bu durumda bağımlılık ve sorumluluk arasındaki dengeyi kurmak/ korumak için neler yapabilirsiniz?
Bu durumda aldığınız sorumluluğu kararlılıkla sürdürmek için neler yapabilirsiniz?
Bu durumda içinizdeki çocuğun size ne dediğini duyuyorsunuz?
Bu duruma içinizdeki çocuğun gözüyle baktığınızda neleri fark ediyorsunuz?
Bir an için içinizdeki çocuk olduğunuzu düşünün, neler hissediyorsunuz?
Bu durumdan keyif almak için kendinize nasıl bir ödül vermek istediniz?

Kurban:
Çocuktan sonra sıra kurban arketipine gelir. Doğru bir tanımlama kurban arketipinin, olası bir tehlike karşısında sizi uyardığını, farkındalığınıza dokunduğunu söyleyecektir. Kurban arketipinin gölge yanı, sizi seçimlerinizin sonuçlarını sadece izleyen bir konuma taşır. Böylelikle yapmış olduğunuz tercihler ya da yaşamınızın dinamikleri hep başka birilerinin kararları sonucu gerçekleşmiş gibi görünür. Başlangıçta sorumluluklardan özgürleşme rahatlatan bir nokta gibi algılansa, kurban draması sonucunda kendi yaşam senaryomuzu başkalarının yazmasına izin vermek gibi bir tehlike de yatar. Jung kurban arketip ile hep uyanık kalabileceğimizi anlatmak için ne gibi olumlu ve açık uçlu koç soruları sorabilir diye düşündüğümde, yazdığım birkaç örnek soru:

Yaşamınızın ve tercihlerinizin sorumluluğunu almak adına daha farklı yapmak isteyeceğiniz ilk eylem ne olurdu?
Kendi tercihlerimin sorumluluğunu almak için daha farklı neler yapabilirsiniz?
Kendi tercihlerimin sorumluluğunu almak sizin için neden önemli?
Tüm ilişkilerinizde daha yoğun derin tatlar bırakacak anlar yaşayabilmek için nelerin sorumluluğunu alırdınız?
Bu konuda tercihlerinizin tüm sorumluluğunu aldığınızı hayal edin, çevrenizdekilerin size neler söylediğini duyuyorsunuz?
Fahişe:
Fahişe arketipi, yaşamın özellikle fiziksel alanı düşündüğünüzde elde etmeyi arzuladığınız daha iyi bir kariyer, gelir, ev, araba, tatiller için nelerin pazarlık konusu edildiği ile ilgilidir. Fahişe arketipini farkındalıkla karşılayan kişi, hangi hedefler için, hangi değerleri satılığa çıkarabileceği ile yüzleşebilir. Jung kişinin Fahişe arketipine dokunmak için açık uçlu, olumlu nasıl güçlü sorular sorardı?

Kariyer hedeflerinizi gerçekleştirirken, aynı zamanda yaşamınıza anlam katmak için neleri farklı yapabilirsiniz?
Sizin için önemli olan değerlerinizi daha güçlü yaşayabilmek için neleri farklılaştırmak istersiniz?
Değerlerinizi istediğiniz gibi yaşayabilmenizi kolaylaştıracak “sihirli” bir kitabın size hediye edildiğini hayal edin… Kitabı açtığınızda ilk karşılaştığınız mesaj ne olurdu?
100 yaşınızdasınız ve sevdiğiniz kişiler sizin için sürpriz bir parti hazırlığı içindeler ve sizin hakkınızda konuşuyorlar; siz ise kapının ardında neler söylediklerini duyuyorsunuz?

Sabotajcı:
Sabotajcı arketipinin en son sırada yer almasının nedeni, belki de kabullenmesi en zoru olmasıdır. Adı ihaneti çağrıştıran bu arketip, tarafsız enerjisi ile bize dokunarak korkularımızla, farklı sahnelere yüklediğimiz anlamlarımızla yüzleşmemizi sağlayacak ve sonucunda bizi güçlendirecektir. Jung koç olsaydı ve müşterisi de korkusundan dolayı kendisini, potansiyelini sabote ettiğini söyleyen biri olsaydı, sorulabilecek soru örnekleri şöyle olabilirdi:
Yaşadığınız bu duyguyu bedeninizin neresinde hissediyorsunuz? Bedeninize odaklandığınızda neleri fark ediyorsunuz?
Bu duygunun daha derininde, daha kapsayıcı, daha güçlü neyi fark ediyorsunuz?
Bu durumdan tamamen özgürleştiğiniz bir filmi gözünüzün önünde canlandırın. Bu filmin senaristi ve yönetmeni sizsiniz. Başrolde oynayan “size” neler söylersiniz? Başroldeki siz neredesiniz? Film hangi tarihte çekiliyor? Sizin yazdığınız senaryo gereği başrol oyuncusu neler yapıyor? Başrol oyuncusunun sahip olduğu yetenekler ve beceriler neler? Başrol oyuncusu için neler önemli, neler değerli? Bir an için başrol oyuncusunun içinde olduğunuzu düşünün; neler görüyorsunuz? Çevrenizdekilerin size neler dediğini duyuyorsunuz? Neler hissediyorsunuz? Ve o sahneden şimdiki size neler söylüyorsunuz?
Son söz: Ortak dört arketip ile kucaklaşmak ve devamında diğer arketiplerimizi keşfetmek, hem zorlu, hem de eğlenceli bizi büyüten yolculuğumuzun ilk adımı olabilir.
Kişinin kendi yaptığı özgür seçim, alınyazısı dediğimiz şeyin ta kendisidir.

Jean Paul Sartre

Hiç yorum yok: